Bedensel belirtilerin klinik değerlendiriminde önemli bir ayrıntı: Psikobiyolojik ve psikososyal faktörler
Bu yazıda anlatılmak istenilen; bir hastalık değil fakat, insan yapısının önemli ve sık rastlanılan bir özelliği olarak hem hekim hem de hastaları kapsayan somatizasyon (bedenselleştirme) gerçeğidir. Beden ve zihin arasındaki ilişkinin, teorik ve pratik yönelimlerle tartışıla gelmesi günümüzün psikosomatik biliminin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Karın ağrısı, hazımsızlık, göğüs ağrısı, baş dönmesi ve eklem ağrısı gibi sık rastlanılan bedensel belirtiler kişileri bir sağlık kurumuna başvurmaya yönlendiren en büyük nedenlerdir. Bu, ülkemizde çoğunlukla gözden kaçan bir konu olsa da, bu belirtilerin gelişimi ve sürekliliği hakkında yapılan araştırmalar; bilişsel-algısal, davranışsal ve psikobiyolojik bileşenlerden oluşan kısır bir döngü oluşturduklarını vurgulamaktadır. Özellikle birinci basamak sağlık kurumlarında değerlendirilen depresif hastalar, başlangıçta yalnızca bedensel yakınmalarını aktarabilmektedir. Birinci basamak sağlık kurumlarında, bedensel belirtilerdeki hafiflemenin depresyonun sona erişi açısından önemli ölçüde tahmin değeri taşıdığı hipotezi savunulmaktadır. Ayrıca psikososyal faktörlerin bu belirtilerin kronikleşmesinde önemli bir etken olduğu da vurgulanmaktadır. Somatizasyonu farklı etnik gruplar üzerinde inceleyen bazı çalışmalar, somatizasyonun doğu ülkelerinde batıdan daha yoğun gözlendiğini belirtmişlerdir. Bu farklılığın oluşmasında hem hastaların kültürel özelliklerinin, hem de hekim ve birinci basamak sağlık kurumlarının farklı yapılarının rolü olduğu ileri sürülmüştür. Bu kurumlarda çalışan hekimlerin çok yönlü klinik değerlendirme becerilerinin geliştirilmesinin, bu karmaşık problemin çözümüne büyük yarar sağladığı gösterilmiştir.
1,274 Beğeni
455 Takipçi